Yorumlara bakıp düşünüyorum da, herkes hayatı kendi penceresinden baktığı şekilde görüyor ve yorumluyor..
İyi niyetli kalbi güzeller, güzel görenler, güzel yorum yapıyor iyi dileklerde bulunuyor ..
Bazıları var, kendisi yapamıyor veya cesaret edemiyor, kendi kötü penceresinden yorumlar yapıyor;
“Olmaz, başaramazsın, yanlış yapıyorsun, boşa uğraşma” gibi kelimeler..
Gülüyorum sadece bu tip yorumlara 🙂
Yani bu yorumlar sadece benim özelimde değil bir çok sosyal medya platformunda okuyorum. Başarılı insanların başardıkları alanlar altında kötü gözle yapılan fake hesaplarla binlerce yorum okuyorum mutsuzluktan ve eziklikten kaynaklı. Bu şekilde yorumlar ile kendi egolarını tatmin etmeye çalışan tipler, mutsuzluk hakkında daha önce ki yazılarımda da bahsetmiştim o ayrı bir konu, buradaki konumuz başka. Kıskançlık, çekememezlik, emeksiz kısa yoldan zengin olma hayalleri vesaire…
Hayatında hiç bir emek vermeden her şeye sahip olmayı isteyen tipler bunlar genelde.
Benim kendi Pederim de aynısı, kendisi hayatında hiç bir baltaya sap olamamış, kenara üç kuruş yatırım yapayım dememiş, kazandığını o gün yemiş, yarını düşünmemiş. Sonuç; 67 yaşında halen çalışıyor… Çalışsın hak ediyor..
Ama çevresinde zengin durumu iyi olan akrabalarını, komşularını nasıl kıskanıyor… Kıskançlığından çatır çatır çatlıyor, bana anlatıyor çünkü duyuyorum. Dinledikçe haline acıyorum.. Sen bunları hak ediyorsun diyorum içimden..
Çevremde bu tip arkadaşlarım da bir hayli fazla..
Hayatında hiç bir şey için emek verip mücadele ettiklerini görmedim, anca işten eve gidip geliyorlar sigara içiyorlar geçinemiyorum diyorlar, birikim desen hak getire… Finansal okur yazarlık yok, kitap okumak yok, kulaktan dolma bilgiler ile cahilce, ancak kumar ile para kazanılacağını zannediyorlar..
Ben birikim yap, aylık üç beş kuruş da olsa at, damlaya damlaya göl olur dediğim de, olmaz öyle şey saçmalama falan diyorlar.. Emeğin kıymetini bilmiyor ki adamlar.
Hayatının sonuna kadar da öyle gidecek bundan eminim, çünkü gelişim algısı kapalı.
Bu tip insanlara gülmekten başka verilecek bir cevap yok. Uğraşmaya değmez, zaman harcamayın. Ben çok uğraştım artık bıraktım.
Kendimi kurtarmaya bakıyorum.. Siz de öyle yapın. Öğrenmek, başarmak, kazanmak isteyen bir şekilde kafasını kullanır yapar…
Bir anekdot duymuştum bununla ilgili, şehrin birinde bir rahip evinin penceresinden insanlara seslenirmiş “hava yağmurlu ıslanacaksınız evlerinize girin” diye, ama onların peşinden koşmaz evinden seslenirmiş dinleyen evinden çıkmazmış yola çıkıp da yağmurda ıslananların peşinden koşmazmış kendisini kurtarırmış sizde öyle yapın önce kendinizi kurtarın ben öyle yapıyorum. dinleyen de evinden çıkmaz zaten herkesi kurtaramayız.
Zaten bu yazıyı okuyorsan şu an kendini yağmurdan kurtarmaya niyetlisin demektir 🙂
O bahsettiğim kişiler okumaz çünkü, okuma alışkanlığı yok..
Neyse diğer konumuza geçelim..
Şikayet ederek, düzene, sisteme saydıranlar. Aslında her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünürler, bilinçleri o kadar çalışır, ama sorsan ne yaptın bunları hak edecek? Desen bir şey diyemezler kalırlar öylece. Yani dünyada şu an 8 milyar insan var diğer insanlardan fark yaratacak, değer üretecek, ya da ne bileyim farklı bir şey hak edecek ne yaptın? Ne yapıyorsun? Kahve de, Cafe de gidip çay, sigara içip tesbih çekmekten okey oynamaktan başka?
(Bu arada tesbih bende çekerim evde analiz yaparken okuma yaparken tesbih çekerek enerjimi atarım biraz hiperaktifim. Tesbih çekmek kötü bir şey değil burada ki kullanma maksatı farklı)
Yani bu tip adamlar her şeyi hak ettiklerini düşünürler başarılı birilerini gördükleri zamanda “ya onun babası şurada, onun dayısı şurada, kim bilir nereyi dolandırdı” gibi gibi veya “şanslı” gibi kelimelerle kendilerini avuturlar ezikliklerini böyle unutmaya bastırmaya çalışırlar.
Ancak yıllar geçer bir yere varamazlar.. Yerinde sayar bahaneler üretirler sonra kazananlara da küfür ederler…
Başaranlar şikayet etmeyip, cesaret edip, sorumluluk alıp harekete geçenlerdir..
Şikayet etmenin nedenlerinden biri düşüncenin yetersizliğinden, yani kavrayış eksikliğinden kaynaklanır.
Eğitilmemiş, emek harcanmamış bilinç yarı kavrayış eksikliğinin sonucunda ancak şikayet eder neden sonuç ilişkisi kuramaz.
Çünkü düşünce yetkinleştiğinde şikayet etmeyi bırakır harekete geçer, cesaret eder, ben bunu yapabilirim der.
Ve başlar çalışmaya…
Düşüncenin yetkinleşmesi için o bilincin emek harcanmış bir bilinç olması lazım, kendisini sürekli eğitecek, görecek, okuyacak, düşünecek gelişime açık olacak, algısını kapatırsa hiç bir şey olamaz..
Yani dostlar herkes hak ettiği hayatı emek verdiği ölçüde yaşar..
Biz işimize bakalım
İşin özü okumak ve çalışmak lazım…
Ben bu tip insanlara güler geçerim işime bakarım hiç aldırmam siz de gülün 😊
Şöyle bir söz okumuştum ”Başarı en güzel intikam çünkü seni sevmeyen herkesi üzer” 🙂
😊